Gri/The Grey



3327
Doğada bir kurt ile karşı karşıya gelmek istemezsin. Hele aç bir kurtla asla… Ancak sadece açlıktan değil, seni öldürmezse senin onu ya da türünden olanları öldürmenden korktuğu için de öldürür kurt. Tehditsin. Ait değilsin. Hiç düşünmeden tetiği çekersin. Vahşi görünse de bazen, sakinlerinin sadece nefes alabilmek için yani salt yaşamak için öldürdüğü doğada, ayağın sıcak, sırtın kalın ve elinde ölümcül silahın… Hangisi gerçekten vahşet? Karın tokluğuna yaşamını idame ettirmek mi? Ben öldürmezsem onlar beni öldürür düşüncesi mi?
The Grey Filminin kahramanı John Ottway, kurtları öldürmektedir. İşi budur. Doğada başıboş gezen, insanlar için tehdit oluşturan büyük gri kurtları tek atışta yere sermektir işi. Açlıktan değil… Öldürülmemek için…
Hayatına, öldürerek devam ederken Ottway, aynı zamanda bir hayalin içindedir. Çok sevdiği kadınını kaybetmiştir ancak her an onun hayali ile yaşamaktadır. Tekrar yanında uzanıp huzur bulacağı günü düşlemektedir. Gün gelip de bu durumun hayali ile yetinemediği an, silahı ağzına dayar. İşte o an bir uluma sesi duyar, anladığını zanneder ama henüz kurtların lügatını tam çözebilmiş değildir. Yine de sese kulak verir. İntihardan vazgeçirir bu ses onu. Minnet borçludur.
Oysa ki uzaktan gelen o ses, ‘Şimdi değil, sonra’ der ve ‘Sen ve ben henüz adil şartlarda burun buruna gelmedik, hep sen galip geldin. Benim sadece dişlerim ve pençelerim vardı. Sen hep güçlüydün, püskürttün, öldürdün beni. Şimdi ölmemen gerekiyor. Belki sonra… Ama şimdi değil… Henüz çırılçıplak karşılaşmadık seninle.’ diyerek durdurur Ottway’in itihar girişimini. Zamanla daha iyi anlayacaktır demek istediğini, adil şartlarda karşı karşıya geldiklerinde elbet.

Gri/The Grey için “0 yorum” bulunmaktadır.

Bu Bir 'WebPlusBlog' Ürünü Olup Tüm Hakları Saklıdır®www.webplusblog.blogspot.com