Ateşin Düştüğü Yer



Kadına yönelik şiddet beyazperdede!

Gülün Bittiği Yer , Sözün Bittiği Yer ve The İmam filmleriyle tanınan İsmail Güneş’in son filmi olan yapımda, töre, yasa, toplumsal kalıplar bir baba-kız hikayesi etrafında filizlenerek irdeleniyor. Muhafazakar bir ailenin kızı olan Ayşe’nin evlilik dışı hamileliğinin ortaya çıkmasıyla başlayan ailenin buhranı, töre adına işlenmesi gereken bir cinayet kararıyla iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Çünkü kendince adalet peşinde olan bir babanın merhamet ve adalet arasında kalışının yanı sıra, toplum baskısının ve normların katılığının merhamet karşısındaki güdücü konumunu da gözler önüne seriyor. Töre ve namus gibi kavramlarla kutsallaştırılmaya çalışılan, şahsi öfke ve gurura biçilen toplumsal ve inançsal motiflerle süslenen cinayet, “Bir insanlığı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir…” ile başlayan Kur’an ayet mealiyle girilen film öncelikle en baştan bir ‘tasvip etmeme’ ile başlıyor. Film boyunca sorulan soruların cevabı bir ön kabulle en başta verilmiş oluyor. Dolayısıyla sanatın dolayımlılığı ve insanda güzeli ararken ki o ıssız ve muallakta bırakış hali ihmal edilmiş oluyor. İran sinemasının o şiirsel görüntüsü ve sessizliğini de bulabileceğiniz  filmin başında İran’da tutuklanan yönetmen Cafer Pinahi için istenen özgürlük, aslında filmin şahsında tüm öldürülen ve diri diri gömülen insanlara ithaf ediliyor. Ayşe’nin şahsında tüm diri diri gömülen, ölmeden öldürülen, toplum için kurban edilen kadınlara ithaf ediliyor.
Yönetmen filmi gerçekte yaşanmış bir hikayeden esinlenerek vücuda getirmiş. Ve kendisine ilginç gelen ise bir insanın yetiştirip büyüttüğü, hasta iken başını beklediği, her türlü tehlikeden korumaya çalışıp kanatları altında yaşatmaya çalıştığı evladına nasıl kıyacak bir hale geldiğidir. Dolayısıyla Güneş filmi üç parçaya bölmüştür. İlk kısımda hasta olan kızının etrafında pervane, şefkatli bir babayı, ikinci kısımda aldatıldığını hisseden katı, kuralcı ve kıyıcı bir babayı, son kısımda ise kıyıcılığından ötürü pişman olan ve aldatılmışlık hissine rağmen, toplumu karşısına almayı da göze alarak, kınayanın kınayıcısından korkmadan kızını yaşatmaya çalışan bir babayı görürüz. İnsanın sorgulaması filmin son kısmında yapılır ki bu kısım baba ile kızın yalnız yolculuğa çıktıkları kısımdır. Yani toplumdan sıyrılıp, kendileriyle kaldıkları zaman, toplum baskısının ve kurallarının dışına çıktıkları, dolayısıyla birbirlerinin ve kendilerinin farkına vardıkları zaman.
Film iki yönden Tarkovsky’nin Kurban’ını hatırlatıyor. Öncelikle tematik olarak kendi eliyle büyüttüğü, koruyup kolladığı kızını adeta topluma kurban olarak sunan bir babayı (Çünkü toplum baskısı, başkalarının yüzüne bakabilme, “Elaleme ne derim?” sorgusu, bu durumda ana etkendir.)  ele alması ile ki Kurban filminde de Alexander’ın kendisini tüm insanlığa kurban olarak sunması ile bir kurban metaforu ortaklığı bulunması. İkinci kısım da farkına varılan hakikat ile beraber Tanrı’ya yöneliş ve yana-yakıla edilen dua ve pişmanlığın betimlemesi.
Film Ayşe’nin şahsında  özetle şu soruyu soruyor:
“ Ve sorulduğu zaman o diri diri gömülen kıza, hangi günah yüzünden öldürüldü diye…

Ateşin Düştüğü Yer için “0 yorum” bulunmaktadır.

Bu Bir 'WebPlusBlog' Ürünü Olup Tüm Hakları Saklıdır®www.webplusblog.blogspot.com